12 Ekim 2015 Pazartesi

Fi

Geçen sene, ilk kez kitapçıda gördüğümde, kapağı dikkatimi çekmişti. Elime alıp karıştırmış, üçleme olduğunu öğrenince çok iddialı bulmuş ve kitabı zamana bırakmıştım.

Sonra, birkaç ay evvel, kitabın yazarı Azra Kohen'in Ayşe Arman'la yaptığı röportajı okumuş ve çok etkilenmiştim. Ayşe Arman -ki çok beğendiğim bir gazetecidir.- kitabı çok methediyor, kitabın "farkındalık", "aydınlanma" ve "kendini bulma" gibi yeni çağ öğretilerine göz kırptığını söylüyordu. Yeni çağ öğretilerine düşkün biri olarak hemen aldım kitabı tabi ki :)

 
Kitap, inanılmaz akıcı bir dille yazılmış. Çok uzun - yaklaşık 600 sayfa- olmasına rağmen, son zamanlarda bu kadar sürükleyici ve yazım dili akıp giden bir kitap okumamıştım. Hatta kitabın ilk yarısında kendi "İlk On" listeme girecek bir kitap diye düşündüğümü itiraf etmeliyim.

Kitapta - alışılmışın dışında - çok sayıda karakter var. Karakterler müthiş derinlikli kurgulanmış ve birbirleriyle olan ilgileri de zekice örülmüş. Hele, romanın baş karakteri Can Manay, bir gün eczanemden içeri girse tanırım, o kadar yani, abartmıyorum.

Kitapta hayata dair çok güzel çıkarımlar var. Kitapların altını çizerek okumaya pek kıyamam, kitaplarım değerlidir. Ama, altlarını çizmeye değecek birçok cümle var kitapta.

"Özgürlük fazlaca abartılmış bir yanılsamadan başka bir şey değil aslında. Bir bedenin içinde var olan ve zamana tabi yaşayan bir yaratık nasıl özgür olabileceğini sanır ki?"

Hele ki bu cümle, çok düşündürdü beni. Çünkü, yeni çağ kitaplarını fazlaca okuduğum bir dönem "Hayırlısıyla şu bedenden bir kurtulsaydık..." demişliğim vardır yani, ölümden ötesini nasıl içselleştirdiysem artık...

Yazarın ilk kitabı. Bence takip edilmeli. Ama... Aması var işte...

Ama işte, pek sevemedim kitabı, devamı olan Pi ve Çi'yi okumayı düşünmüyorum. Hayat sevmediğimiz kitapları okumak için çok kısa ve okunacak kitaplar listem çok uzun.

Cinsellik içeren o kadar çok sahne var ki, rahatsız olmamak mümkün değil. Belki de, karakterlerin takıntılı kişiliğini anlatmak için yazar gerek gördü bu kadarına, ama o kadar uzun ve o kadar detaylı ki...

Bir ara da "Grinin elli tonu" furyası vardı. Kitap hakkında biraz bilgilenince okumamaya karar vermiştim, sonradan kararımdan da pişman olmadım. Cinsellik sattırıyor filmleri ve kitapları kabul, ama ben o kitleden değilim demek ki...

Bestseller listesi her zaman doğru kitaba ulaştırmıyor bizi. Devir pazarlama devri: Kendini becerikli diye pazarlayan, haksız yere nasıl öne geçiyorsa, çoksatanlar listesindeki bazı kitaplar da yanıltıyor insanı.

Ama okumadan bilmek, anlamak mümkün değil... Eee, o zaman okumaya devam...


Hiç yorum yok: